Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bir terapistin danışanlarının olumsuz veya çarpık düşünce kalıplarının farkına varmasına yardımcı olmak için danışanla etkileşimli olarak geçirdiği kısa dönemli bir terapi tekniği olarak tanımlanır. Çok sayıda araştırmaya göre bilişsel-davranışçı terapi duyguları yönetme becerilerini geliştirmeye yardımcı olarak kişinin yaşam kalitesinde kayda değer bir gelişim sağlar. Kişilere stresli durumlarla nasıl başa çıkılacağına dair teknikler gösterir.

Bu terapinin yaygın kullanım alanları arasında ise depresyon, kaygı bozukluğu, panik bozukluk, ilişki problemleri, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozukluğu, fobiler, uyku bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, bipolar bozukluk, cinsel bozukluk gibi rahatsızlıklarla karşılaşmak mümkün.

Bilişsel Davranışçı Terapinin Tarihçesi

Bilişsel terapi 1955’te New York’ta çalışmalar yapan ve öncesinde psikodinamik terapist olan Prof. Dr. Albert Ellis tarafından gündeme gelmiştir. Ellis, dinamik psikoterapinin klasik davranışçılığa benzediğini fark etmiş. Buna göre hayatının geçmiş bir döneminde koşullanmış bir insana bu koşullanmanın mantıksızlığı gösterildiğinde o insanın eski davranışını terk etmesi beklenir. Çünkü hayvanlarda bu yönde yapılan çalışmalar yeni koşullanmalarla bunun mümkün olduğunu gösterir. Fakat Ellis insanın düşünme yetisine vurgu yaparak terapinin odak noktasının insanın düşünce ve inançları olması gerektiğini vurgular. Örneğin iyi not alınca değer verilen bir çocuk, büyüdüğünde bu eşleştirmenin mantıksızlığını fark etse de ancak başarılı olduğunda değerli olacağına inanmaktan kendini alamayabilir.

Ellis’in bu terapisi daha sonra akılcı duygusal davranış terapisi olarak anılır. 1960’larda ise Prof. Dr. Aaron Beck psikolojik sorunların psikanalitikte belirtildiği kadar karmaşık nedenleri olmadığını öne sürer ve depresyon için kısa süreli ve sonuç odaklı bir terapi yöntemi geliştirir. 1980’lerde birçok klinisyenin katkılarıyla Ellis ve Beck’in kuramı birçok kişilik bozukluğu ve patolojiye uyarlanır. Yine bu yıllarda bilişsel ve davranışsal kuramlar ve yaklaşımlar bütünleşerek bilişsel davranışçı terapiyi ortaya çıkmasına önayak olur.